15 Ağustos 2015 Cumartesi

Jin'le konuştum!

Sanırım uzun bir süre bu cümleyi tekrar edip duracağım. Evet, Jin'le konuştum! Konuştum!! Üzerinden saatler geçti ama hala kendime gelemiyorum. Bunları yazarken yerimde zor oturuyorum, kalkıp dans edesim bi o yana bi bu yana koşasım var. Durun. En iyisi her şeyi en baştan anlatmaya başlayayım.

Bu sabah uykumu güzelce aldım. Günlerdir beklediğim büyük gün gelmişti çünkü. Uykusuz kalarak heba etmek istemedim. Mutlu uyandım. Jin'in şarkıları eşliğinde hazırlanmaya başladım. Bugün onu göreceğime inanamıyordum hala. Kıpır kıpırdı içim. Japonların çok düzenli olduklarını bildiğimden, oturacağım yerde belli olduğundan karmaşa çıkmayacağından emindim. O yüzden ağırdan aldım hazırlığımı. Trene bindim ve konser alanının yakınındaki durakta indim. Konser alanını bulmam için Jin'in Tokyo ya da diğer tur tshirtlerini giymiş olanları izlemem yetti. :)) Gerçekten harika bir duygu. Ben Türkiye'de tek başıma fanlığımı yaşamak zorunda olduğum için bu kadar çok Jin fanıyla bir arada olmak hiç tatmadığım bir histi. Erkek hayranlar da vardı. Jin tshirtü giymiş bir çift elele girdi kapıdan. İmrendim gerçekten. 40lı-50li yaşlarda kadınlar ve hatta adamlar vardı. Misal yanımda oturan adam 35-40 yaşlarındaydı. :))

Jin'in ürünlerinin satışı vardı. Herkes o parlayan çubuklardan, üzerinde Jin'in konser teması olan havluları, çantaları alıyordu. Benim eve dönüş paramdan başka param olmadığından bakmakla yetindim sadece. :p Ama olsun, bakmak da güzeldi. En başta o ortamda olmak güzeldi çünkü.

Bu kısma belki inanamayacaksınız ama ben aslında bileti kaybetmiştim. Bir defter arasına koymuştum. Koyarken de şu an en önemli şeyim sensin. Seni kaybetmicem demiştim bilete. Biletle konuştum, evet. Bunu yazarken kahkaha attım bak şimdi :DD İnce bir defterdi. Dönüş hazırlığında olduğumdan ev temizliği yapıyordum. Defter fotokopilerin arasında kalmış. O çok değer verdiğim, parasızlıkta para ayırıp aldığım bileti atmışım. Fark ettiğim gün öyle kala kaldım. Olduğum yere yığıldım. Düşündüm. Sakin ol kızım dedim. Bu her şey bitti demek değil. Bir şekilde o konsere gireceksin.

Tanıdığım Japonlara sordum. Sistem nasıl işliyor ben de bilmiyordum çünkü. Web sitesinden aldım, konbinide ödedim, konser alanıysa tamamen alakasız. Bu 3ünden hangisini aramalıydım bilmiyordum. Ki danıştığım Japonlar da bilmiyordu. Her konserin işleyişi farklı olabiliyormuş. Sonra benim her yardımıma koşan iş verenim sağ olsun tamam dur, telaşlanma dedi, ben yardım edeceğim sana. O da birilerine danıştı. Bir numara buldu. Orası başka numara verdi falan birkaç gün sürdü bu. Sonra aramış, ben yanında değilim diye bilgi vermemişler. Bana söyledi, beraber aradık. Dediler tamam, biz bizden bilet aldığına dair bir belge göndereceğiz. Onu görevlilere göstersin. Ama sadece bileti aldım diye bir belge. Kendi koltuk numaramı ben söyledim. Dediler eğer bize aldığını söylediği koltuk boşsa onu son dakikada olsa içeri alırlar. Allahtan aldığım koltuğu hatırlıyordum. Çünkü en son sıradaydı ve sona kaldığıma üzülmüştüm. Ama her şeyde bir hayır var. Belki önlerden yerim olsa koltuk numarama dikkat etmezdim ve konsere giremezdim. Ve iyi ki erken fark etmişim diyorum. Geç fark etseydim ve bu görüşmeler olmasaydı, o belge elime zamanında ulaşamazdı ve hiçbir şekilde giremezdim içeriye.

Evet, yukarıda yazdıklarımdan anladığınız gibi içeriye girebildim. Son 5 dk kala!! Hep bir atraksiyon var benim işlerimde. :p 3-4 kişiye dert anlattım, onlar üstlerine sordu derken son 5 dk kala girebilmiş oldum işin kısası.

Konserin açılışı çok iyiydi. O küçük alanda bile insanın tüylerini ürpertecek bir giriş yaptı Jin. Hiç beklemiyordum ama ağladım. Ben en arkada olduğumdan şarkılara tek eşlik eden dans eden bendim o kısımda. Asıl sıkı fanlar öndeydi çünkü. Benim yanımdakiler odundu resmen. Ama amaan dedim, ben bugünü beklemişim 6 yıldır. Bağıra bağıra eşlik de ederim, zıplarım, dans ederim. Onlar takılsın odun odun. Kime ne!! :)

Sonra MC konuşma kısmı başladı. Jin Josh'u çağırdı yanına. Dedi 3 soru cevaplayacağım. Sen 3 kişi seç, ben tuvalete gidip geleceğim. :)) Benim tarafta bir ben el kaldırıyorum. Dedim ya yanlarımdaki odun. Josh bakar gibi oluyor sonra dönüyor. Bizi biraz oyaladı. Ben kararımı verdim, ellerinizi indirin. Hayır, aslında vermemiştim. Hadi bir daha. -Bu arada ben arka tarafta sigara içerken Josh'la karşılaştım. Ama emin olamadım. Geçip gittim yanından :p-. Neyse sonra Jin geldi. Josh önce en önlerden bir oğlan seçti. Kardeşinin ne yönünü seviyosun dedi Jin'e çocuk. Jin de aslında şu an kavgalıyız dedi. Biz çok iyi anlaşırız ama kavga da ederiz. Ama 3 günü geçmez barışırız dedi. Sonra benim de girişte gördüğüm yabancılara yöneldi Josh. Aaa burada yabancılar varmış diye. Benimle beraber toplasanız 10 kişi yabancı vardı.  40lı yaşlarında Alman teyzelere uzattı Josh mikrofonu. Kadın Avrupa'da konser vermeyecek misin dedi. Jin de Almanya'da çok hayranım var mı ki dedi. Kadın da yok dedi. Herkes güldü. Ama kadın allahtan toparladı. Avrupa küçük, sen konser verirsen her bir köşeden insanlar toplanır konser alanı dolar dedi. Ben öyle mazlum mazlum izliyorum uzaktan en karanlık köşeden. Sonra şans o ki o kadınların 2-3 sıra arkasında İtalyanlar vardı 2 tane. Aaa başka yabancılar daha dedi Josh. Ben de dedim fırsat bu fırsat bağırdım Japonca burada da Türk var. Ama ne Josh ne Jin duydu. Sadece benim etrafımdakiler duydu. Bana hadi elinden geleni yap dedi yakındaki bir teyze. Sonra İtalyanlarla konuştu Jin kısa bir süre. O an ben 6 yıl bu fırsatı bekledin kızım bir şey yap diye düşündüğümden dinlemedim bile.

Josh tam arkasını dönüp gider gibi oldu. Normalde herkes oturuyordu. Ben koca salonda birden ayağa fırlayıp var gücümle bağırdım. "Ben de buradayım!" Öyle bağırmışım Jin de dahil tüm salon dönüp bana baktı. Aaa orada da biri var dedi Jin. Ben yine bağırdım. Salonu çınlatan gür sesimle(!) :p "Türkiye'den geldim!" Josh bir yandan bana koşuyor mikrofonla. Dur dur dedi Jin. Mikrofonla konuş. Mikrofonu elime aldığım an anladım ne kadar heyecanlı olduğumu. Titriyor ellerim. Jin bana bakıyor. Arka ekranda kocaman kendimi görüyorum. 2 bin kişilik salon pür dikkat beni dinliyor. Bağırırken ne konuşacağımı düşünmemiştim. Tek istediğim konuşmaktı. 
Jin: Nereden geldin?
Ben: Türkiye!
Jin: Türk mü? Bu bir ilk!
Ben: Bu benim 6 yıllık hayalimdi.
Jin bu kısımda beni anlayamıyor. Tekrar ediyor söylediğimi.
Ben: 6 yıllık hayalimdi, 6 yıllık!
Jin: (Hece hece) 6 yıllık?
Ben: Evet!
Jin: Aaa! Gerçekten mi? Beni 6 yıldır görmek istedin?
Ben: Evet!
Jin: Beni 6 yıldır görmek istedin ama karşına çıka çıka bu çıktı! Sumimasen.
Ben: Buraya Türkiye'den seni görmeye geldim!
Jin: Ciddi misin? Türkiye'den beni görmeye mi geldin?
(Burada biraz yanlış anlaşılma oldu. Tabii ki sırf Jin için gelmedim. Okumaya geldim ama o anlık bir durumdu o. Oturup dert anlatamazdım. Ayrıca gelmek istememdeki en büyük etken de Jin olduğundan öyle bilsin istedim.)
Ben: Evet!! Senin için Japonca öğrenmeye başladım.
Jin: (Biraz utanıp biraz mutlu olup) Eee--? Ureshiiii! (Mutluyum dedi)
Ben: Ben de! Şu an ölecek kadar mutluyum.
Jin: Ölme lütfen!
Burada tüm salon güldü. Ben de güldüm.

O an konuşmanın sonlanması gerektiğine dair bir hisse kapıldım. En uzun ben konuşmuştum. Ama mikrofonu elime almışken bırakmak da istemedim. O an aklıma gelen son şeyi eklemek istedim.
Ben: Türkiye'de seni tanıyanlar var.
Jin: Gerçekten mi?
Ben: Evet, konsere gel lütfen!
Jin: Umarım bir gün.
Ben: Teşekkür ederim. deyip mikrofonu Josh'a verdim.
Jin: Geldiğin için teşekkür ederim. dedikten sonra "Sesi benden çok çıkıyor ha. Şarkıcı ol sen" diye benim hakkımda espri yaptı.

İşin aslı elimde mikrofon dahi olsa Jin uzakta olduğundan, o an anlatmak istediklerimi gerçekten anlatabilmek istediğimden bağırdım biraz. Hem heyecanlıyım. Hem başka bir dil. Hem de Jin karşımda durmuş bana bakıyor. Bağırdım valla yeminle :D Abartmadı yani Jin :DDD Çınlattım salonu. 

Sonra konserin 2. yarısı başladı. Başta bizim oralara pek bakmıyordu Jin.  Ön kısımlara bakıp el sallıyordu genel anlamda. Ama 2. yarıda defalarca benim olduğum yere baktı. Ah canım Jin'ciiiim. Beni mutlu etmek istedi sanırım.

Sonra konser bitti. Çıkışta Japon hayranlar aaa konuşan kıız diye etrafıma doluştu. Beraber yürüdük durağa kadar. Türkiye'den mi geldin cidden? Demek bu kadar zamandır seviyordun falan dediler. Sohbet ettik.

Tüm yol boyunca ağzım kulaklarımdaydı. Hala gülümsüyorum. Engel olamıyorum. Dans ederek geldim adeta eve. İlk iş Janoomma'yla konuştum. Sonra Japonca ileti geçtim Twitter'da Jin'e. Bir de ne göreyim onlarca hayran RT ediyor, bana yazıyor, tebrik ediyor. Şu an 100 RT olmuş bile. Çok duygulandım sevincimi paylaştıkları için. Bir de üzerine benim hakkımda ileti geçenler olmuş.
"O Türk kız uğraşmış, bu zamana gelmiş, onunla konuşmayı başardı, çok duygulandım ağladım. İnsan isteyince başarıyormuş değil mi "
"Bir Türk'ün konserde olmasına gerçekten şaşırdım. Diğer ülkelerden gelenler oluyor ama ilk defa bir Türk gördüm. 6 yıllık hayalini gerçekleştirmiş olması çok duygulandırdı."
"Jin, Türk kızın söylediklerine öyle mutlu oldu ki ağlayacaktım."
"O Türk kızın samimi duyguları Jin'i gerçekten mutlu etti. Yabancı hayranlarıyla konuşurken, dünyaca bilinen işler yapmak isteyen Jin, hayallerine adım adım yaklaştığını fark etmiş olmalı."
"Türk kız uğraşmış Japonca öğrenmiş ve sonucunda Jin'le tanışabildi. Gerçekten mutluluk verici, değil mi."
Jin'in tur dansçısı da yazmış. "O Türk'ün söylediklerini duyunca mutlu oldum!"
gibi gibi yorumlar gördüm. Gerçekten oturup ağladım. Tanımadıkları halde benim duygularımı paylaştılar. Bugün hayatımın en mutlu günlerinden birini yaşadım. Jin'i görmekle kalmadım, konuştum. Konserinde gördüğü ilk Türk olarak aklında kalacağımı düşünüyorum. Ha bir de koca konser alanının bir ucundan bir ucuna sesimi duyurabilmemle hatırlar beni bi çığırtkan olarak. O da olsun. :p Mutluyum. Çok mutluyum. :)) Darısı başınıza!!!

Akanishime de kavuşuyorum!


Geçen sene buraya geldiğimde Jin'in konserleri bitmişti. Ucu ucuna kaçırmıştım. Bu yıl da tur düzenlemez herhalde, onca zaman sonra buraya gelebilmişken bir konserine gitmek nasip olmayacak diyordum. Ha, olur da konser verirse ben gidebilecek miyim, param olacak mı kısmı da vardı beni endişelendiren. Şanslı insanım, Jin bu yıl da konser turu vereceğini ve yetmezmiş gibi benim şehrime de geleceğini duyurdu. Jin'in fanclubına üyeyim ama biletlerin ön satışlarını kaçırdım. Yine ve yine param yoktu çünkü. Ön sıralardan yer kapamadım anlicanız. :( Ama arkalardan da olsa bugün biletimi aldım. Konser ben Türkiye'ye dönmeden 5 gün önce gerçekleşecek. Ucu ucuna denk geldi yani. Hem sürpriz bir tur yapıyor, hem -duyduğum kadarıyla- benim bulunduğum şehire ilk defa geliyor. Kader Jin'i görmemi istiyor gibi, ne dersiniz. :p

12 Ağustos 2015 Çarşamba

Veda Vakti Yaklaştı

  

Videodan anlayacağınız gibi Japonya'da ilk kez mangal yaptım. 
Dört bir yanım çocuk kaynıyodu.  Cennete düştüm. Hepsi birbirinden tatlıydı maşallah <333 p="">
Host ailem canım benim ya. Beni gerçekten el üstünde tuttular. Kendi kızlarıymışım gibi davrandılar. Unutulmaz anılar yaşattılar bana.


             Şu tatlılığa bakar mısınız velette!! Yirim ya. Tü tü.

Şirinlik yapmayı da biliyomuşmuş.






 Bu da host ailemle başka bir yemekten. Takoyaki ve Okonomiyaki yaptık. Söylemeden edemeyeceğim Okaasan gerçekten leziz yemekler yapıyor. Sanırım en çok onun yemeklerini sevdim Japonya'da. Şimdi bile canım istedi bak. -.-










Burada 4 buçuk ay boyunca bir ailenin işlettiği restoranda part-time çalıştım. Öyle şanslı biriyim ki yine harika bir aileye rast geldim. Anne-baba ve bir kızdan oluşan bir aile. Kızları benden 5 yaş büyük. Adı Kanna. Benim manevi ablam. Kanna-san'ı size nereden anlatmaya başlasam... Öncelikle bu şehirde gördüğüm en güzel kadın olur kendisi. Güzelliği bir yana, çok da akıllı. Yok ama bunlar yetmemiş, altın gibi bir kalbe de sahip olmuş. Tanıştığımız günden beri beni benden çok düşündü diyebilirim. Bir eksiğim var mı, iyi miyim, rahatta mıyım hep sordu, hep ilgilendi. Elinden gelen her türlü yardımı yaptı. Bir araya geldik mi saatlerce konuşabiliyoruz onunla. Durduramıyolar. :D Ondan neler öğrenmedim ki. Japonya'nın tarihi hakkında çok şey öğrendim bir kere. Japonca konusunda da yılmadan sıkılmadan bana yardımcı oldu. Hele dedikodularımız. Öyle tadında dedikoduları Türkle yapamam belki ya. O derece. En çok özleyeceğim insan o olacak. Bu videoyla ne alakası var diyeceksiniz. Kanna-san geçen hafta beni aile yemeğine davet etti. Nagano'dan misafirleri vardı. Teyze şarkıcıymış. Bize küçük  bir konser vardı. Onun videosunu paylaşmak istediğimden Kannasan'dan da bahsedeyim dedim.

  

Kannasan'ın da annesi şarkıcıymış gençliğinde. Babası da oyuncu. Öyle çok ünlü olmasalar da belli bir kesimde tanınıyorlarmış. 10 yıl kadar devam etmişler ama sonra bırakmışlar. O zamanlar tanışıp evlenmişler zaten. Ve Kannasan 2 yaşındayken benim çalıştığım o restoranı açmışlar. Hala işletmeye devam ediyorlar. Kannasan'ın annesi Nazım Hıkmet'in Kız Çocuğu şiirini çok sevdiğini, çok duygulandığını söyledi. Bizimkiler ses çıkaramazken dünyanın bir ucunda o şiir yazdı dedi. İlk o tepkisini gösterdi dedi. Bu arada bir zamanlar bu şehirde bir Türk köyü varmış. Artık yok, dikiş tutturamayıp gitmişler Türkler söylenene göre. Ama yerli halk Türklere yabancı değil. Hatta Kannasan'ın annesi mehter marşını-ceddin dede- mırıldandı bana, şok geçirdim. :))

Bu da kedileri Kuro-chan. Açıkçası çok kuul bir kedi. Ben korkuyorum ama biraz. Sanki gerçekte insanmış da sonradan kedi olmuş çünkü :DD

Tadaa 2. mangalım. Geçen sene yanında 10 gün çalıştığım Japon bir teyze sağ olsun 2 kere beni ve arkadaşlarımı evinde misafir etti. Hanabi gününde yaptık bu mangalı, epey kalabalıktı. Bizi çok güzel ağırladılar. Hepsine teşekkür ediyorum burayı okumayacak, okuyamayacak olsalar da :)))

  
 Deniz salyangozu yedim. Evet, yedim!!!



Bunlar da alakasız fotoğraflar. 

Küçük, yerel bi trende bakın klima yerine ne vardı. Vantilatör!!! :DD


Geçen gün güneşin batışını izleyip ardından maytap patlattık. Ama beceremedik, çok rüzgar vardı.

 



Elimizi kolumuzu yakarak sonunda büyüklerden bir tane yakmayı başardık. O da havaya fırlamayanlardan çıktı. Beklediğimizi bulamayınca bizim deliler etrafında koşmaya başladılar.


Son olarak bir gün trene bindiğimde çektiğim videoyu atıyorum. Haydi sağlıcakla.




11 Ağustos 2015 Salı

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Nagaoka Hanabi (2015)

Dönmeme sayılı günler kaldı. Sanırım bu hanabi katıldığım son etkinlikti. Bu hanabiye katılmak için bize birkaç saat uzaklıktaki Nagaoka şehrine gittik günübirlik. Bizim o düğünlerde 5 dk atılan havai fişekler ucundan kıyısından geçemez bu hanabilerin. Büyülendik. Ama çok da zorluk çektik. Dönüş yolunu ne siz sorun ne ben anlatayım. Hanabi yapılan yerden tren istasyonuna dönmeye çalışırken bile izdihamda ezilebilirdik. Sağ çıktığımız için çok mutluyum. Eğer bu kadar izdiham olacağını bilseydim, hanabinin güzelliğine rağmen gitmekten vazgeçerdim sanırım. 9da yola çıktık, gece 1 oluyordu nerdeyse evime ulaştığımda. Bayılacak gibiydim. Direkt uyudum. Hala kendime gelmiş değilim. Ayaklarım bile su toplamış, dökülüyorum. Neyse, gidip görmüş olduk diyeyim çektiğim videolara geçeyim.
    

 
Bu klişeyi de gerçekleştirdik. Arkadaşlarım nasıl da güzel küfür edebiliyo. Tü tü.

 

Benim çektiğim videolarda çok belli olmuyor, o yüzden bir tane de profesyonel çekim paylaşıyorum. Tam üstünüzde böyle devasa havai fişekler atıldığını hayal edin. Gözlerimiz dolu dolu izledik. İnsan çok duygusallaşıyor. Sevgilisiz izlenmez valla. :p


10 Temmuz 2015 Cuma

2015 K-DANCE FESTIVAL TURKEY AURORA GIRLS - CRAZY / DOPE / BANGBANGBANG COVER

  
Bi izler misiniz ki?
Arkadaşlarım da dans videosu çekmiş. Bence çok başarılılar. Sizce?


Ordan burdan.