24 Temmuz 2010 Cumartesi

Rhapsody in Blue


Son günlerde klasik müzikle yatar, klasik müzikle kalkar oldum. Çocukluğumdan beri klasik müziğe tarif edemediğim bir ilgi besliyordum. Ama tek yaptığım trt 3 radyosunda rast geldiğim, adlarını bilmediğim, hiç duymadığım eserleri dinlemekti.
Arada yabancı orkestraların konserlerine denk geliyorum bir de. O zamanlar orkestra şefinin önemi hakkında bir fikrim yoktu. Her saf Türk çocuğu gibi " Bu adamın işlevi ne yahu? Deli gibi kafasını, kollarını sallıyor. Ben de yaparım onu, ondan kolay ne var ki? Pöfhh!" diye söylenirdim kendi kendime. Orkestrada görev alan diğer müzisyenlerin kıymetlerini anladığımı bilmelerini, kendilerini geri planda kalmış hissetmemelerini isterdim. Ama bir gerçek var ki öyle ya da böyle bu müzik bana büyülü gelirdi.
Yıllar geçti koca kız oldum. Artık Kanji dersleri haricinde klasik müzik dinlemez olmuştum. :D Nodame Cantabile'ı izledikten sonra bir aşk sardı yine beni. Dizide geçen eserler bana aşina geldikçe "Aaa! Bak ben bunu da biliyordum! Şunu da!" diye kafasını şişirdim ablamın. "Demek ki çok ünlüler be Mirune!" dedi o da. :D Haksız değildi, çoğu da ünlüydü tabii. Dinledikçe ve izledikçe orkestra şeflerinin önemini, farklı müzisyenlerin, farklı enstrümanlarından çıkan, o farklı notaların birleşiminin en kadar fevkalade olduğunu anladım.

Şu an buraya en ünlülerini ekleyeceğim. Bu büyülendiğim, mükemmel besteleri bir de bu blogda dinlemiş olun diye. :P

Başlıktan belli olduğu gibi Amerikalı besteci George Gershwin'in 1924 yılında solo piyano ve jaz orkestrası için bestelediği ünlü eser Rhapsody in Blue da bunlardan biri. Bu zamana kadar büyük değişime uğramış bu beste. Ama 70 yıl önce çekilen Walt Disney yapımı, Fantasia 2000 isimli animasyon/müzikal filmle daha bir üne kavuşmuş. Hatta havayolu reklamlarında kullanılmış, bilindik bir melodi haline gelmiş. Amerika'dakilere hava yollarını çağrıştırsa da, ve hatta ablama Tom ve Jerry'i çağrıştırsa da bana mutlu olduğum zamanları çağrıştırıyor nedense. :D

İzlemeniz açısından çizgifilmin videosunu koyacaktım ama Leonard Bernstein'a ayıp olurdu yahu. Bu adam yeni gözdem. 20.yüzyılın en ünlü piyanist, besteci ve orkestra şeflerindenmiş. Miş diyorum çünkü ben maalesef yeni öğrendim. :/

Buyurun- Leonard Bernstein'ın orkestra şefi olarak görev aldığı bir konserden Rhapsody in Blue'nun ilk kısmı.



Bu da bir diğer favorim Beethoven'ın 7. senfonisinden Poco sostenuto — Vivace isimli eser.



Son olarak da modern klasik müzik yapan, Çinli olduklarını düşündüğüm, isimlerinin gerçekten Bellatrix olduğundan şüphe duyduğum, aslında pek de araştırmadığım güzel kızlarımızın, güzel müziklerini dinleyelim. Kore'de sahne almışlar. Bu da bambaşka bir tat veriyor. Ayakta alkışlıyorum. Birçok farklı konser görüntüsü vardı ama daha net olduğu için tv programı versiyonunu seçtim.



Sonradan gelen edit: Anacım bu kızların Beethoven Virus'le bir ilgisi olabilir. Ben izlemedim. Hatta Koreli olabilirler. :/
Böyle de bir siteleri varmış.

0 yorum: